top of page

Ayıplı Araç Satışları ve Valenin Araca Zarar Vermesi – Soru & Cevap

Günümüzde araç alım ve satımı oldukça kolaylaştı fakat bu durum birçok sorunu da beraberinde getirebilmektedir. Gerek sıfır gerek ikinci el araçlarda araç satışı gerçekleştikten sonra birtakım ayıpların var olduğunu öğrenmek mümkündür. Bu yazımızda araç alındıktan sonra öğrenilen ayıplar hakkında ve aracı valeye teslim ettiğimizde bir hasar meydana gelirse ne gibi haklarımız olduğunu irdeleyeceğiz.

1. Sıfır araç aldım ama aracın bir veya iki özelliğinde sıkıntı yaşıyorum. Ne gibi haklarım var?


Ayıplı mal satışına sıfır araçlarda da rastlanılabilmektedir. Ayıp hukukumuzda iki şekilde olabilmektedir. Ya satıcı satılan malın niteliklerine ilişkin bir taahhütte bulunmuştur ve bu niteliğin olmadığı ortaya çıkmıştır ya da malda olması beklenecek özellikler yoktur. Sıfır araçlarda ayıp, üretimindeki eksiklikten yahut aracın alıcıya ulaştırılana dek kullanımı esnasında meydana gelebilmektedir. Örneğin; aracın bir aksamının eksik olması, araçta çizik olması, boyalı olması yahut 0 km olarak satılan aracın aslında 0 km olmaması halinde araç ayıplı kabul edilmektedir. Bunlar maddi ayıp olarak adlandırılırlar. Bir de ekonomik ayıp denebilecek ayıplar vardır. Örneğin km başına x litre yakıt harcayacağı taahhüt edilen bir aracın aslında bundan daha fazla yakıt tüketiyor olması halinde ekonomik ayıptan bahsedilebilir.


Satın alınan aracın ayıplı olması halinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“TKHK”) ve Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) tüketiciye birtakım haklar tanınmış olup bu haklar tüketici tarafından serbestçe seçilebilmektedir. TKHK’nin sadece tüketici işlemlerinde uygulanacağını belirtelim, TKHK ve TBK ayıptan doğan seçimlik hakların kullanılmasına ilişkin bazı farklılıklar öngörmekte olduğu için bu nokta önem taşır. Bu seçimlik haklar şunlardır;


a) Satın alınan ayıplı ürünü geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,

b) Satılanın geri verilmesi istenilmiyorsa ayıp oranında indirim isteme,

c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, tüm masraflar satıcıya ait olarak onarım isteme,

d) İmkanı var ise ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini talep etme.


Diğer yandan, dikkat edilmelidir ki TBK bu hakların serbestçe kullanılmasına müsaade etmemektedir. Örneğin küçük bir ayıp sebebiyle sözleşmeden dönme hakkı kullanılamayacaktır. Ancak diğer seçimlik haklar kullanılabilir. Ayrıca satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilmektedir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcının aracı elinde tutup bedelde indirim istemesine müsaade edilmeyecektir.


TKHK ise alıcı için çok daha avantajlı hükümler getirmektedir. Bu kanuna dayanan alıcı için seçimlik haklarını kullanmada tek sınır, ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olmamasıdır. Bu talebin orantısız bir talep olması halinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim isteme haklarından birini kullanabilecektir. Bu kural saklı olmak kaydıyla ayıp üzerine alıcı bahsi geçen dört seçimlik hakkını serbestçe kullanabilir. Ancak şu yine de alıcı önemsiz ayıplar için sözleşmeden dönemeyecektir. Zira, bu hakkın kötüye kullanımı anlamına gelmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde bulunan hakkın kötüye kullanılması yasağı buna engel teşkil eder. Sözgelimi aracın dikiz aynasında küçük bir çatlak var diye sözleşmeden dönemezsiniz, bu hakkın kötüye kullanımı sayılmaktadır.


TKHK’ye dayanmak için ortada bir tüketici işlemi bulunması gerekmektedir. Sıfır araç satışları çoğunlukla böyledir. Burada alıcı çok daha avantajlıdır. Tabi alıcının da TKHK anlamında tüketici olması gerekmektedir. Tüketici, bu bağlamda, aracı ticari veya mesleki araçlarla satın almayan gerçek veya tüzel kişidir .


Tüketici, kanun ile güvence altına alınan seçimlik haklarından istediği birini seçebilir. Ayıplı mal ile karşı karşıya kalmasından dolayı seçimlik haklarını kullanan tüketiciye karşı satıcı tüketicinin seçmiş olduğu hakkı yerine getirmekle yükümlüdür. Yani satıcı tüketiciye verilen haklar doğrultusunda kendisine yöneltilen talebi yerine getirmek zorundadır.


TKHK alıcıya çok önemli bir hak daha sunmaktadır. Bu da, ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarının üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir olmasıdır. Bu hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.


Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz. TKHK’deki bu hükmü özel kılan şudur: Borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesi gereği sadece sözleşme ilişkisi içine girdiğiniz kişiye karşı talepte bulunabilirsiniz. Malı üreten ya da Türkiye’ye ithal eden kişi çoğu defa araç satış sözleşmesinin tarafı olmaz. İşte TKHK tüketiciyi korumak adına borçlar hukukunun bu temel kuralına önemli bir istisna getirmiştir. TKHK sayesinde tüketici, satış sözleşmesinin tarafı olmayan üretici ve/veya ithalatçıya karşı talepler ileri sürebilmektedir.


Bu noktada da dikkat edilmesi gereken en önemli husus satıcıya ayıplı malın bildirilmesi veya ihbar edilmesidir.


Bunun yanında belirtelim ki TKHK ayıbın ispatı bakımından da tüketiciyi koruyan bazı hükümler getirmiştir. Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. TKHK’nin uygulanmayacağı davalarda ayıbı alıcının ispat etmesi gerekecektir.


Bu açıdan uyuşmazlığa TKHK’nin mi TBK’nin mi uygulanacağı önemlidir. Yapılan işlemin tüketici işlemi sayılıp sayılmamasının usul hukuku bakımından da sonuçları vardır. Tüketici işlemlerini konu edinen davalar tüketici mahkemesinde görülmektedir.


2. İkinci el araç aldım. Kilometresiyle oynandığını fark ettim. Ne yapabilirim?


İkinci el araçlarda aracın o güne kadar katettiği mesafeyi gösteren kilometre sayacında oynama yapılarak alıcının yanıltılmasına araç kilometresinin düşürülmesi denilmektedir. Bu durumda ikinci el araç satan kişinin ayıptan sorumluluğu söz konusudur.


Öncelikle belirtmek gerekir ki; aracın kilometresini değiştiren kişinin kim olduğu veya satıcının bundan haberinin olup olmadığı önemli değildir. Alıcı bundan haberdar değilse satıcının sorumluluğu söz konusu olur.


Kilometresi düşürülmüş otomobilin satılması durumunda somut olayın özelliklerine göre satıcının iki tür sorumluluğu söz konusudur:


  • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca ayıptan hukuki sorumluluk,


  • 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca dolandırıcılık suçundan cezai sorumluluk.


TBK 219 hükmü açık bir şekilde satıcının ayıp hakkında bilgisinin olması gerekmediğini ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, araç kilometre düşürme işlemini satıcı yapmamış olsa, bunu kendisinden önce birisi yapmış olsa ve satıcı bundan haberdar olmasa bile satıcı sorumlu olabilecektir. Kilometresi düşürülmüş aracı satın alan kişi her ihtimalde satıcıya başvurabilecektir.


İkinci el araç satışında ayıp dolayısıyla satıcıya başvurma süresi 2 yıldır. Ancak bu durum satıcının ağır kusuru olduğu durumlarda geçerli değildir. Yani satıcı kötü niyetli hareket etmiş ve ayıptan ötürü ağır kusuru varsa, km düşürüldüğünü biliyor veya bizzat kendisi bunu düşürmüşse 2 yıllık süre söz konusu değildir.


Ancak burada da 10 yıllık genel zamanaşımı süresi gündeme gelecektir. Dolayısıyla satıcının araç kilometre düşürme olayında ağır kusurlu olup olmadığına göre değerlendirme yapılacaktır. 2 ve 10 yıllık başvuru süresi söz konusudur. Ayrıca araç kilometre düşürme olayından haberdar olunur olunmaz bunun satıcıya bildirilmesi gerekmektedir.


Araç kilometre düşürme ile ilgili meselelerde gizli ayıba ilişkin hükümler gündeme gelir. Zira, burada olağan bir gözden geçirme ile anlaşılamayacak ve ancak teknik bir inceleme ile ortaya çıkabilecek kötü niyetli bir uygulama söz konusudur.


Bu kapsamda gizli ayıp ile ilgili bilgiler bir sonraki soruyu da kapsadığından, sıradaki soruda detaylı açıklama yapılacaktır.


3. İkinci el araç aldım ama bana söylenenden farklı çıktı. Sonradan götürdüğüm serviste bunu fark ettim. Ne yapabilirim?


Ayıp, araç satışında iki şekilde tezahür etmektedir. Bunlar; açık (görünürdeki) ayıp ve gizli ayıptır.


Açık ayıp; alıcının satın alınan şeyi teslim aldığı anda duyu organlarıyla tespit ettiği ya da edebileceği şekilde belli olan ayıp şeklidir.


Gizli ayıp ise; bir satışta olağan bir gözden geçirme ile alıcının anlayamayacağı ve satılan şeyden beklenen yararı azaltan, satışta vaadedilen özellikleri düşüren hata ve kusurlardır. Gizli ayıp durumunda alıcının derhal gözden geçirip kusurları satıcıya bildirme yükümlülüğü bulunmaz. Bu ayıp ne zaman ortaya çıkarsa o zaman satıcıya başvurmak gerekir.


Alıcı imkan bulur bulmaz aracı gözden geçirip ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür ancak gizli ayıplar için bu geçerli değildir. Gizli ayıplar ne zaman farkedilirse o zaman satıcıya bildirilir.


Alıcının bildiği ayıplardan ötürü sorumluluk kalkar. Ancak alıcının ayıpları bildiğini ispat yükü satıcıdadır. İspatlanamaz ise ayıbı alıcının bilmediği varsayılır.


Gizli ayıbın varlığı halinde, yukarıda da değinildiği üzere alıcının bazı seçimlik hakları mevcuttur. Bunlar; aracı geri vererek sözleşmeden dönme, bedelde indirim isteme, onarım veya aracın benzeri ile değiştirilmesidir.


4. Aracımı valeye verdim. Valeden geldiğinde valenin aracı çarptığını fark ettim. Ne gibi haklarım var?


Söz konusu zararda hukuki sorumluluğun kime ait olduğunun tespiti için öncelikle kurulan hukuki ilişkinin incelenmesi gerekmektedir.


Bahsi geçen hukuki ilişkinin kaynağı olarak otopark-vale hizmetinden yararlanan ve otopark-vale hizmeti sunan taraf arasında kurulmuş olan vedia sözleşmesi söz konusudur.

Vedia sözleşmesinde saklayan ve saklatanın karşılıklı olarak ayrı ayrı yükümlülükleri bulunmaktadır. Saklayanın kendisine teslim edilen eşyayı güvenli bir yerde saklama yükümlülüğüne ek bir diğer yükümlülüğü ise TBK 563. maddesi ile düzenlenen kullanım yasağıdır. Şöyle ki, madde uyarınca saklayan kendine teslim edilmiş eşyayı saklatanın açık ve anlaşılır izni bulunmaksızın kullanması veya kullandırtması halinde sözleşmeden doğan sorumluluğunu ihlal etmiş olacaktır.


Bu şekilde yüklenmiş olduğu kullanmama edimini yerine getirmeyen saklayanın saklatana kullanımı doğrultusunda makul miktarda kullanım bedeli ödemesi gerekmektedir. Saklayanın kullanımı sırasında meydana gelmiş olan bir zarar var ise bizzat saklayanın sorumluluğuna gidilebilecektir.


Bu tip yerler böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bir koşula bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan kurtulamayacaktır. Yani valeye teslim sırasında düzenlenen vale fişinin arkasında yazan sorumsuzluk kayıtlarının bir bağlayıcılığı olmayacaktır.

Vale kazası sonucunda oluşan hasarın karşılanması ile ilgili farklı şartlar bulunur. Aracınızı teslim ettiğiniz vale kaza yapmışsa ve sizin de yalnızca zorunlu trafik sigortanız bulunuyorsa kanunen trafik sigortanız hasarı karşılamaz. Hasarın karşılanması için valelerin bağlı bulunduğu şirketler tarafından “mali sorumluluk sigortası” yaptırılması gerekir. Mali sorumluluk sigortası, valelerin bağlı olduğu şirketlerin park etmek üzere emanet aldıkları araçların hasar kaybını sağlayan bir sigorta türüdür ve her vale şirketinin bu sigortayı yaptırması zorunludur. Dolayısıyla aracınızı bir valeye teslim etmeden önce mali sorumluluk sigortasının olup olmadığını sormak her zaman faydalı olacaktır.


Vale kazaları noktasında merak edilen bir diğer nokta ise, kaskonun hasarı karşılayıp karşılamayacağıdır. Kasko sigortası, hasarı karşılamak için birtakım şartlar arar. Bu şartlardan en önemlisi elinizde aracınızı valeye teslim ettiğinize dair bir fişin bulunmasıdır. Aracınızı valeye teslim ettikten sonra, teslim ettiğinizi kanıtlayacak bir fiş, kaskonuzun hasarı karşılamasını sağlayacaktır. Bu nedenle bir araç valeye teslim edildikten sonra valeden fiş istemek ihmal edilmemelidir. Aksi takdirde sigortası hasarı karşılamayacaktır.

Comments


bottom of page